4 Mayıs 2015

FELSEFE DİSİPLİNLERİ ÖZET ANLATIMI

Felsefe de yer alan disiplinlerin ne almana geldiğini özet olarak burada bulabilirsiniz.




BİLİMSEL ÖNDEYİ(ÖNGÖRÜ): Henüz gerçekleşmemiş bir olayı bilimsel araştırmalara dayanarak önceden haber verme, kestirme, tahmin etmedir. Örneğin: Hava tahminleri, ay ve güneş tutulmalarının önceden bilinmesi gibi.

BİLİMDE GENELLENEBİRLİK: Tek tek olgulardan hareketle, o olgu sınıfının tümü hakkındaki özelliklerin açıklanmasıdır. Örneğin; Demirin, bakırın, alüminyumun ve gümüşün ısı karşısında genleşmesi araştırılarak, tüm metallerin genleştiği konusunda bir genellemeye ulaşır.

BİLİMDE EVRENSELLİK: Bilimsel bilgiler hiçbir devletin ,ırkın, ulusun malı değildir. Tüm insanlığın ortak ürünüdür.

EPİSTEMOLOJİ: Bilgi felsefesini ele alan disiplinin adıdır.

GERÇEKLİK: Düşünülen ya da zihinde tasarlanan değil, somut ve bilinçten bağımsız olarak var olandır.
Örneğin: Deniz atı gerçektir.(somut, algılanabilir)  Deniz kızı ise gerçek değildir. (Sadece düşünce ürünüdür)

DOĞRULUK: Bir düşüncenin gerçekle uyuşmasıdır. Doğruluk düşünceye ait bir kavramdır. Doğruluk düşüncedeki bir şey üzerine söylenmiş bir yargıya veya önermeye aittir.
Örnek: Su soğuktur diye bir düşünce ortaya atalım. Musluğu açıp baktığımızda gerçekten su soğuksa o düşüncemiz gerçeğe uygun olduğundan doğrudur.

PRAGMATİZM(FAYDACILIK): Bu görüşe göre bir bilgi bize fayda, yarar sağlıyorsa doğru, sağlamıyorsa yanlıştır. Bilgide önemli olan yaşamımızı kolaylaştırması, sorunlarımızı çözmesidir.

RASYONALİZM(AKILCILIK): Bilginin kaynağının akıl olduğunu savunan akımdır. Bazı rasyonalistler(Sokrates, Platon) bilgilerin doğuştan akılda yer aldığını savunurlar.


EMPİRİZM(DENEYCİLİK): Bütün bilgilerin yaşantı sonucu deneyim, tecrübe yoluyla kazanıldığını savunan görüştür. İnsan zihnini doğuştan boş bir levhaya benzeterek doğuştan bilgiye dolayısıyla rasyonalizme karşı çıkarlar.

KRİSTİSİZM(ELEŞTİRİCİLİK): Bilginin deney ile aklın ortak ürünü olduğunu savunan görüştür. Bu görüşe göre, bilgi deneyle başlar, fakat deney tek başına yeterli değildir. Deneyim yoluyla alınan bilgileri düzene koyan, işleyen, bilgi haline getiren akıldır. Temsilcisi Kant'tır. Kant bu durumu, 'algısız kavramlar boş, kavramsız algılar kördür'  sözüyle özetler.

MANTIKÇI EMPİRİZM(ANALİTİK FELSEFE): Gerçeğin bilgisine mantıksal dil çözümlemeleriyle ulaşılabileceğini savunan görüştür. Bu görüşe göre felsefenin konusu bilimsel önerme ve kavramlardır. Felsefenin asıl görevi ise, bilimlerin dilini çözümlemek kavram ve yapısını kurarak yöntemini mantısal bir temele oturtmaktır. Bu nedenle mantıkçı empirizmin çalışmalarında sembolik mantığın büyük önemi vardır.

SENSUALİZM(DUYUMCULUK): Doğru bilgiye ancak duyu organları ile ulaşılabileceğini savunan görüştür.

ENTÜİSYONİZM(SEZGİCİLİK): Doğru bilgiye doğrudan ve aracısız bir şekilde sezgi yoluyla ulaşılabileceğini savunan görüştür. İslam dünyasındaki en önemli temsilcisi Gazali'dir.
Gazali'ye göre, mutlak gerçekliğe ancak gönül(kalp) gözüyle, yani insanın gönlüne inen bir nurla ulaşılabilir.

POZİTİVİZM(OLGUCULUK): Deney ve gözleme dayanan bilgiler doğrudur. Sadece somut olanı, bilimsel olanı incelemek gerektiğini savunarak metafizik düşünceyi reddederler.

SOFİSTLER: Genel geçer(herkes için ortak) doğru bilgi yoktur. Bilgi kişilere göre değişir. Rüzgar üşüyen için soğuktur, üşümeyen için soğuk değildir. (Protagaras)
Doğru bilginin kişiden kişiye değiştiğini savunan bu görüşe relativizm(göreceli) adı verilir.

SEPTİSİZM(ŞÜPHECİLİK): Kesin bilgilere ulaşılmayacağı için her tür bilgiden şüphe edilmesi gerektiğini savunan görüştür. Septikler doğru bilinemeyeceğinden yargıdan kaçınmak gerektiğini savunurlar.


DESCARTES'IN METODİK ŞÜPHESİ: Descartes, şüpheden hareketle yani şüpheyi araç olarak kullanarak evrende kesin bilgilere(açık-seçik) ulaşır. Septiklerde ise şüphe amaçtır, yani evrende kesin bilgilere ulaşılmayacağından her şeyden şüphe ederler. Hatta şüphe ettiklerinden bile şüphe ederler.

DOGMATİZM: Felsefe tarihinde iki farklı anlamda kullanılmıştır. Genel olarak herhangi bir düşünceye koru körüne inanma anlamına gelir. Bu anlamda Ortaçağ Felsefesi dine dayalı, yani skolastik bir özelliğe sahip olduğundan dogmatik bir özelliği de sahiptir.
Dogmatizm, bilgi felsefesindeki asıl anlamıyla evrende kesin bilgilere ulaşabileceğini savunan görüştür. Bu anlamda dogmatizm ve septisizm birbirine zıttır.

FENOMENOLOJİ(ÖZ FELSEFESI): Olayları değil, olayların içindeki özü bilmeyi amaçlayan felsefi sistemdir. Temsilcisi Husserl'dir. Husserl'e göre, öz deney ve gözlem yoluyla değil, ancak sezgisel bir yolla bilinebilir.

ONTOLOJİ: Varlığın var olup olmadığını ve varsa nerden meydana geldiğini ele alıp sorgulayan felsefi disiplindir.

REALİZİM(GERÇEKÇİLİK): İnsan zihninden bağımsız, somut bir gerçekliğin olduğunu savunan görüştür. Realizme göre nesneler biz düşünmesek de vardırlar. Bu yönüyle idealizmin zıttıdır.

İDEALİZM(FİKİRCİLİK): Nesnelerin varlığını insan düşüncesine, bilincine bağlayan görüştür. Diğer bir ifadeyle idealizm, varlığı madde üstü metafiziksel güçlerle (Tanrı, yaratma, ruh) açıklamaya çalışıan felsefi sistemdir.

NİHİLİZM(HİÇÇİLİK): Varlık yoktur diyen görüştür. Daha geniş anlamda hiçbir değer, kural ve ahlaki öğreti kabul etmeyen görüşün adıdır.

ETİK: Ahlak felsefesini inceleyen disiplindir.

 ÖZGÜRLÜK: İnsanın aklını ve iradesini kullanarak doğru oldugunu düşündüğu bir eylemi bilinçli olarak seçebilme yetisidir.

SORUMLULUK: Bir insanın bilerek ve isteyerek yaptığı bir eylemin sonucunu kabul etmesi, üstlenmesidir.

KANT'IN ÖDEV AHLAKI: İnsanların gerçekleştirmekten sorumlu oldukları ve hissetmeleri gereken davranıştır.
Kanta göre ödev iyi niyettir, iyiyi istemektir. Gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesi önemli değildir. Dolayısıyla davranışın sonucu değil, amacı önemlidir.

BENCİLLİK(EGOİZM): Bireyin yalnız kendi çıkarını düşünmesi, başkalarının hakkını gözardı etmesidir.

HEDONİZİM(HAZCILIK): Yaşamın amacının en yüksek hazza erişmek olduğunu savunan görüştür. Hazzı sağlayan her şey iyi, acı veren her şey ise kötüdür.

EGZİSTANSİYALİZM(VAROLUŞÇULUK): Bu anlayışa göre, insanın varoluşu özünden önce gelir. Yani insan önce vardır, kendi özünü ve değerini ise kendi üzerindeki varlık değil, yine kendisi yaratır. Dolayısıyla insan doğuştan iyi, kötü ve suçlu değildir. Özgürce yaptığı eylemler sonucu iyi, kötü ve ahlaki değerlerini oluşturur.

ESTETİK: Güzeli ele alıp sorgulayan felsefe alt dalıdır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder